Epidemiyologlar, yaygın görülen hastalıkların % 80’inin sedanter yaşam stili ve beslenme bozukluğu ile ilgili olduğunu vurgulamışlardır. Obez insanlar kalp damar hastalıkları, diyabet, kanser, tansiyon ve damar hastalıkları üzerinde artmış risk altındadırlar. Bu durumlar, onların yaşamdan beklentisini gayri ihtiyari düşürmektedir. Kilo kaybı ve kas kuvvetlemesini sağlamak için yaşama hareket katmak bir gerekliliktir.
En basit örneği; kilo kaybeden kadınların meme kanserine yakalanma riski azalmaktadır. Düzenli fiziksel aktivite, meme – kolorektal ve servikal kanserlerinin gelişme riskini düşürmektedir.
Vücut ağırlığının ve yaşam tarzının kanser ile diğer kronik hastalıklara yakalanma riskleri arasındaki bağlantı henüz tam ayrıntısıyla açıklanamamaktadır. Bununla birlikte hormonal sinyal değişikliklerinin bu duruma etkisinin olduğu düşünülmektedir. Yağ dokusu hareketli bir dokudur bunun anlamı, alınan enerjiye hacim değiştirmesi demektir. Yağ dokusundan sentezlenen adiponektin ve leptin hormonlarının metabolizmaya etkileri büyüktür, bu hormonlar tümör hücrelerinin büyümesini teşvik ettirebilir veya insülinin kullanılabilirliğini arttırabilir ve antiinflamtuar olarak etki gösterebilirler.
Adiponektin, insülin direnci üzerine olumlu etki gösteren, diyabet gelişimini engellemeye yardımcı, antiinflamatuar ve azalmış Trigliserit seviyeleri üzerinde etkisinin olduğu bilinmektedir.
Leptin hormonu ise – topluma aktarılan şekliyle ifade etmek gerekirse ‘yağ yakan hormon’ – gece 02.00 ile 05.00 arasında salgılanması zirve yapan, vücudun dinlenme sırasında dinlenme ve yenilenme, sabaha açlık kriziyle uyanmamamızı sağlayan bir hormonumuzdur. Enfeksiyon dönemlerinde leptin seviyelerinin arttığı görülmüştür. Leptin eksikliğinde ise beyin ağırlığında azalma ve sinir hücrelerinde yapısal bozuklukların ortaya çıktığı bilinmektedir.
Vücut ağırlığı ve egzersiz, adipoz dokudan salınan bu hormonların üretimini etkiler mi?
Postmenapozal dönemde – 50 yaş üzeri -, kilolu 439 kadın üzerinde randomize kontrollü yapılan bir çalışmada egzersiz, diyet ve egzersiz + diyet şeklinde 3 grup oluşturuldu. 1 yıl boyunca yoğun bir şekilde takip edildi. Adiponektin hormonu yalnızca düşük kalorili diyet ile beslenen kadınlarda artmış iken, leptin üretimi de diyet ile birlikte egzersiz yapan gruptaki kadınlarda % 40 azalmıştır. Leptin direnci oluşumu riski de azalmıştır diyebiliriz.
Sonuç olarak kilo kaybının adiponektini arttırırken, leptini azalttığı görüldü. Başlangıç ağırlığının % 10 unu kaybeden kadınlarda bu etki çok belirgin gözlenmedi. Diğer katılımcıların adiponektin seviyeleri %20 oranında artarken, leptin seviyeleri % 50 oranında azaldı.
Leptin üretiminin sadece, vücut bileşiminin değşikliklerinden etkilendiği görüldü. Yani yağ kaybının kasa dönüşümü; ki bunu da egzersiz ile sağlayabiliriz.
Bu araştırma ABD de Kanser Araştırma Merkezinde birçok Amerikan üniversitelerinden bilim adamlarıyla iş birliği içerisinde yapıldı.
Haberin kaynağı: science daily